Perakende bankacılık sektörü büyük bir değişim geçiriyor. Sektör, günümüzde teknoloji ve inovasyon, artan rekabet, karmaşık yasal düzenlemeler entegre finans, konsolidasyon ve gelişen müşteri beklentilerinin geleneksel iş modelleri üzerinde yarattığı büyük baskıyla karşı karşıya.
Perakende bankacılıkta liderlik ekipleri için, trendleri daha iyi anlamanın ve hızla değişen bir ortama uyum sağlamanın tam zamanı olduğunu düşündüğümüz için iş dünyasının karşılaştığı zorluklara ilişkin çözüm üretmek üzere harekete geçtik önümüzdeki on yılda sektörün geleceğine yönelik beş varsayımsal senaryo geliştirdik.
Bu beş senaryonun her biri öncelikli üç konuya dikkat çekiyor: Teknolojik dönüşüm, veriyi kullanarak müşteriye odaklanma ve güven.
Geleneksel finans sektörü dışından gelen ve finansal hizmetleri platformlarına entegre eden yeni oyuncular müşterilerini yakalıyor. Teknoloji, medya ve eğlence sektörlerinde kök salmış, nakit akışında sorun yaşamayan bu şirketlerin, müşteri ilişkilerini daha agresif şekilde kontrol etmek üzere iyileştirilmiş kullanıcı deneyimi ve hiper-kişiselleştirilmiş teklifler sunma becerileri mevcut.
Genel itibarıyla yasal düzenleme sorumluluğuyla daha fazla yüzleşen ve eskimiş teknolojilerle başa çıkmaya çalışan köklü bankalar finansal sistemin altyapı omurgası olarak rekabet ediyor. Bu bankalar, lisanslı hizmet ve ürünler sunan altyapı hizmet sağlayıcısı gibi görev yapsa da müşteriye dönük bir marka vaadi bulunmuyor.
Konsolidasyon dalgası bankacılık piyasasında sadece baskın birkaç büyük banka ve fintech şirketlerinin kalmasıyla sonuçlanıyor. Bu büyük, teknolojiyi etkili şekilde kullanan kuruluşlar ölçek aracılığıyla rekabette avantajlı oluyor.
En büyük, kişiselleştirilmiş ve kullanımı kolay platformları tercih eden müşteriler, çoğunlukla veri gizliliğinden endişe duymuyorlar. İleride, sadece en büyük bankalar farklılaştırılmış müşteri deneyimi yaratmak için gereken teknolojik yatırımı yapabilir hâle gelecek.
Toplumda hissedilir derecede artan güven duyma sorunuyla birlikte, müşteriler küresel kuruluşlara karşı temkinli yaklaşıyor. Müşteri ve sermaye küresel oyunculardan bölgeye odaklanmış, daha küçük bilançoları, mevduatları ve kredi verme becerileri olan bankalara ve uzmanlaşmış mikro-niş oyunculara kayıyor.
Güvenli ve güçlü finansal sistemi sağlamak için yasal düzenleyiciler büyük teknoloji şirketleri ve diğer geleneksel olmayan oyunculara karşı aktif bir yaklaşım gösteriyor. Kamu kuruluşlarının güvenli alan arayışı, teknoloji oyuncularını sektör dışı bırakabiliyor ve sektöre giriş çıtasını yükseltiyor; sadece tam finansal hizmetler lisansı bulunan şirketler rekabete katılabiliyor.
Bu düzeyde bir düzenleme, bankaların güveni yeniden inşa etmeleri ve finansal ürün ve hizmetlerin merkezi sağlayıcısı olarak rollerini geri almaları için kapıyı açabilir.
Nakit para kullanımındaki istikrarlı azalış, merkez bankalarının da dijital para birimlerini piyasaya sürmesiyle devam ediyor. Dijital para birimleri B2B, B2C ve C2C segmentlerinde geniş çapta kabul görüyor.
Bankalar müşteri verisi gibi uzun süredir kontrol ettikleri ve müşteri ilişkilerinin esaslarından biri olan banka hesabını merkez bankalarına kaptırıyor. Bu durum, geleneksel bankacılık iş modellerini geçersiz kılıyor.