Fracturing World

İş gücü stratejinizi etkileyen dört faktörle tanışın

Uzmanlık. Beceri açığı. Rekabet. İnsani yaklaşım. Bu faktörleri anlayabilen ve kullanabilen şirketler, sürdürülebilir ve olumlu sonuçlara ulaşabilen, canlı ve dinamik bir iş gücü yaratma avantajını yakalayacaktır.

Social share

Eğer iş gücü yöneten veya planlayan biriyseniz, krizlere aşinasınızdır. Son zamanlarda jeopolitik ve sosyal krizlerden tutun da dünya tarihinin en derin kamu sağlığı krizine kadar birçok zorluğu yaşadınız. Uzaktan çalışma ve hibrit çalışma gibi iş modellerinin tasarlanmasından, “büyük istifa” kavramını anlamaya kadar her şeye zamanınızı ve enerjinizi harcadınız; ve tüm bunları çalışanlarınızı güvende tutmak için yaptınız.

Tüm bu koşullar altında, karşı karşıya olduğunuz acil ve hızlı gelişen iş gücü zorluklarını gözden kaçırmamalısınız; aynı zamanda, uzun vadeli planlarınızı da her zaman hesaba katmalısınız. Yaptıkları işler ve görev tanımları yavaş yavaş değişirken, çalışanlarınızı şimdiden desteklemeli ve onlara ilham vermelisiniz; böylelikle, onlar da belirsizliklerle dolu bir gelecekte başarılı olabilirler. Sadece doğru dengeyi kurarak şirketinize, çalışanlarınıza ve hatta topluma faydalı olacak sürdürülebilir sonuçlar elde edebilirsiniz.

Öncelikle iş gücü stratejinizi şekillendiren dinamikleri daha iyi anlayarak işe başlayabilirsiniz. İnsanlık tarihi boyunca iş gücünü etkileyen ve günümüzde de etkisini sürdüren dört faktör şunlardır: uzmanlık, beceri açığı, rekabet ve insani yaklaşım. Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde, şirketlerin; iş gücü stratejisi, işletme stratejisi, işletme kültürü ve teknolojinin etkileşimini daha iyi anlayabileceği bir çerçeve ortaya çıkıyor. 

Dört faktörle tanışın

İnsanlık tarihi boyunca kilit noktalarda iş gücü stratejisini etkilemiş olan ve hala da etkisini sürdüren dört faktör var.

İş gücünüzü geleceğe daha iyi hazırlamak için bu dört faktörün birbiriyle etkileşimini anlayın.

Zayıf Satış Ekibi - Beceri Açığı ve Uzmanlıkla ilgili Vaka

Teknoloji, medya ve telekomünikasyon sektöründeki bir şirketin büyümesi yavaşlıyor ve ürün portföyü de olgunluğa erişiyordu. Şirketin stratejisi her zaman maliyet odaklıydı. Şirket, geçmişte sektördeki diğer oyunculardan değer kaybeden varlıklarını satın almış ve maksimum verim sağlamak için bu varlıkları yönetmişti. Bu yaklaşım, çalışanların motivasyonlarına da yansımış ve zamanla şirket kültürünün belirleyici bir özelliği haline gelmişti. Eskiden güçlü bir özellik olan bu yaklaşım, işletme ortamının çalışanlarla birlikte değişmesiyle endişe verici bir kör nokta haline gelmişti.

Şirketin ürünlerinden birini iyileştirmek için kilit bir müşterinin sunduğu ortaklık teklifinden sonra şirket yöneticileri bunu net bir şekilde görmüştü; bu teklif, aslında kaçırılan bir fırsattı. Peki bu fırsat neden kaçmıştı? Bunun bir nedeni, müşterinin bağlantı kurduğu müşteri temsilcilerinin, geniş çaplı bir beceri açığı olmasıydı. Teknoloji, medya ve telekomünikasyon şirketinin liderleri, bunun tam olarak farkında değillerdi. Müşteri temsilcileri, müşterilerle farklı, daha işbirlikçi, yaratıcı ve belki de oldukça kârlı bir şekilde ilişki kurmalarına yardım edecek yönetim ve karar alma becerilerinden yoksundular.

Benzer şekilde, teknoloji, medya ve telekomünikasyon şirketinin üst düzey yöneticileri de, şirketin köklü stratejisini değiştirmek bir yana, müşterilerin kendisinin de bir değişim ve inovasyon kaynağı olabileceğini hiç düşünmemişlerdi. Sonuç olarak, şirket, ürünü müşteriye uyarlamak için mühendislere ihtiyaç duyacağını öngörememişti (uzmanlık sorunu). Bu nedenle de satış ekibi ortaklığı gerçekleştirse bile, şirket taahhüdünü yerine getirmekte zorlanacaktı.

Son olarak, durum, yanlış teşviklerle de iyice kötüleştirilmişti. Müşteri temsilcileri, şirketin müşterilerine en yakın olan ve bu nedenle de anlık büyüme ve inovasyon fırsatlarını en hızlı fark edebilecek kişilerdi; ancak, onlar da sadece maliyetleri kısmaları karşılığında ödüllendiriliyordu. Diğer bir deyişle, şirket onlara büyüme fırsatlarını aramamaları karşılığında ödeme yapıyordu; onlar da bu nedenle, bu fırsatları aramıyorlardı.

Finansal hizmetler şirketi bağlantıyı kuruyor 

Teknoloji, medya ve telekomünikasyon şirketi örneğinde görüldüğü gibi bu dört faktör, belki rahatsız edici ve yorucu ama gerekli üst düzey yönetici görüşmelerini tetikleyebilir. Bu durum, büyük bir finansal hizmetler şirketinde gerçekleşti. Uzmanlık becerileri bu şirket için bir sorun değildi; çünkü, şirkette zaten uzmanlaşmış yetenekler bulunuyordu. Aslında, rakiplerinin önüne geçebilmek için şirket, yıllardır uzman teknoloji becerilerini ve çalışan deneyimi istatistiklerini; yalnızca doğrudan rakipleri ile değil aynı zamanda üst düzey teknoloji şirketleri ile de kıyaslıyordu (uzmanlıkla ilgili sorunlarla baş edebilmek için rakip şirketlerin verilerinden yararlanılan akıllıca bir uygulama).

Yine de, şirket yöneticileri beceri açığı ile ilgili zorluklarla karşı karşıya olduklarının farkındaydı. İşbirliği ve problem çözme gibi alanlarda “teknik olmayan” insani becerilere sahip veya yasal düzenlemelere ilişkin riskleri derinlemesine anlayan yeterli sayıda kişi, artık şirkette olması gerektiği yerde değildi.

Sonuç olarak, yönetim ekibi, özenli davranışlara daha çok önem verilmesi için, şirket kültürünün değiştirilmesi, şirketin amacının yenilenmesi ve yalnızca yapılan işin değil aynı zamanda işin yapılış şeklinin de ödüllendirilmeye başlanması gerektiğini anladı. Ancak bu şekilde, her zaman doğru kişileri çekebilir ve ellerinde tutabilirlerdi.

Tüm bunlar, iş gücü çeşitliliğini ve kapsayıcılığını iyileştirilen (insani yaklaşıma odaklanan), lider geliştirirken ve halefiyet planlaması yaparken beceri açıklarını gideren (beceri açığı), çalışanları kendine daha iyi çekebilmek ve elinde tutabilmek için şirket kültürüne daha insani yaklaşımları entegre eden (rekabet) ve hem beceri açığını hem de uzmanlık sorununu ortadan kaldırmak için daha geniş bir coğrafi bölgede yer alan yeteneklerden yararlanan bir dönüşüm sürecini başlattı.

Hepsini bir araya getirmek

Örneklerden de anlaşıldığı gibi, şirketler iş gücü ile ilgili sorunları ve fırsatları, bu dört faktörün ışığında incelemeye başladığında genellikle beklediklerinden daha fazlasını görüyorlar. Ve işte mesele bu: iş gücü ile ilgili düşünceleriniz, iş stratejinizden, organizasyon modelinize ve faaliyet şeklinize kadar her şeyi doğrudan etkiliyor. İş gücüyle diğer alanların yakın ilişkisi ve bu ilişkinin nasıl iyileştirileceğiyle ilgili daha fazla bilgi sunan her şey, yönetimin ayırdığı vakte ve dikkate değer. Üç soruyla başlayın: 

  1. Nereden başlamalıyız?
    Tüm faktörlerle ilgili pozisyonunuzu belgelemek iyi bir fikir. Şu soruları sorun: En hızlı şekilde otomatikleştirilen pozisyonlar hangileri (uzmanlık)? En çok beceri açığının ve fazlasının olduğu alanlar neler ve hangi çalışanların işi bırakma riski en fazla (beceri açığı)? Çalışan değer teklifimiz nedir ve nasıl güçlendirilebilir (rekabet)? Şirket amacına ve faaliyet gösterdiğimiz bölgelerdeki topluluklara karşı mevcut taahhüdümüz nedir (insani yaklaşım)?

    Bu tartışmanın amacı, belirli pozisyonlara getirdiğiniz ancak henüz farkında olmadığınız becerileri net bir şekilde görmektir. Bir faktörün diğerini nasıl etkileyebileceğini dikkatlice inceleyin.
  2. Faktörler stratejimize destek mi yoksa köstek mi oluyor?
    UCLA profesörü Richard Rumelt, stratejinin bir istek değil, bir plan olduğunu bize hatırlatıyor. Eğer stratejiniz iyiyse, sizi rakiplerinizden ayıracak eşsiz bir dizi özellik veya durum kullanılarak tasarlanmışsa; işte o zaman bu dört faktör, stratejinizi uygularken nelerin doğru nelerin yanlış gidebileceğini görmeniz için iyi bir fırsat olacaktır. Stratejinizde olduğu gibi, gelecek yıl 10.000 veri araştırmacısını gerçekten işe alacak mısınız? Stratejinizle ilgili olarak dört faktöre net bir şekilde bakarak birtakım rahatsız edici ama önemli tartışmaları başlatabilirsiniz.
  3. İşletme stratejimizi iş gücü stratejimize yansıtabiliyor muyuz?
    Kazanan şirketler fark yaratır. Şirketinizin yarattığı eşsiz değer nedir ve çalışanlarınız bunun gerçekleşmesi için neyi eşsiz şekilde iyi yapmalıdır? Ortaklık kurmak ve ekosistem oluşturmak için çabalarınız nerelerde işe yarıyor? 

Şimdi tüm bunları aklınızda tutarak ilk sorudan başlayıp bundan beş yıl sonrasını düşünün. En çok ya da en hızlı değişim yaratan faktör hangisi? En ileride ya da en geride olduğunuz alanlar neler? Rakipleriniz, planlarınızı suya düşürmek için hangi hamleleri yapıyor?

Bu tartışmaları özenli ve dikkatli şekilde gerçekleştirebilmek için senaryoya dayalı bir yaklaşım kullanın ve yaklaşımın işe yaraması için bu senaryoları düzenli olarak gözden geçirin. PwC’nin geçtiğimiz günlerde işletme ve İK liderleriyle gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, hem senaryoya dayalı planlamayı, hem de dinamik planlamayı (gerektiğinde stratejileri yeniden değerlendirip finansmanı yeniden dağıtmak) kullanan şirketlerden katılımcıların, mali hedeflerine ve diğer hedeflerine ulaştıklarını veya bu hedeflerin üstüne çıktıklarını söyleme oranı, diğer şirketlerden katılımcıların neredeyse iki katı. Bu durum, en başarılı şirketlerin acil ve kısa vadeli iş gücü zorlukları ile başa çıkarken, bir yandan da uzun vadeli zorlukları göz önünde tuttuğunu gösteren bizim deneyimimizle de aynı doğrultuda.

 

İletişim

Ülker Day

​İnsan Yönetimi ve Organizasyon Danışmanlığı, Şirket Ortağı, PwC Türkiye

+90 212 326 6369

Eposta

İletişim

Ülker Day

Ülker Day

​İnsan Yönetimi ve Organizasyon Danışmanlığı, Şirket Ortağı, PwC Türkiye

Telefon: +90 212 326 6369

Bizi takip edin