Dönüşüm sigorta sektörü için bir zorunluluk
Müşteriler ve sigortalılar, sigorta sektöründen daha fazlasını istediklerini dile getiriyorlar. Sorunsuz ilerleyen işlemler, kişiye özel, kolay anlaşılır ürün ve hizmetler, hızlı ve kolay bir hasar tazminat talebi süreci istiyorlar. Çoğu durumda da bu beklentileri karşılanmıyor. Memnuniyetsizliklerini açık şekilde paylaşıyorlar ve çalıştıkları sigorta şirketini değiştiriyorlar.
Müşteri odaklı olmak, yalnızca müşteri memnuniyeti anlamına gelmiyor. Bu, aynı zamanda büyüme ve sektör olarak sigortacılığın dönüşümü anlamına da geliyor. Gerçek anlamda müşteri odaklılık; müşterileri anlayabilmek, onlarla iyi ilişkiler kurabilmek ve yerinde tavsiyeler verebilmek anlamına geliyor. Bunları yaparak sigorta şirketleri, öncelikle riskleri engellemek için kendilerinden hizmet satın alan müşterilerin karşılaşabileceği, tazminat doğuracak olayları engellemek için riskleri gerçek zamanlı olarak izleyebilirler; geleneksel poliçe teminatındaki riskleri azaltabilirler.
2024 yılında, ileri görüşlü sigorta şirketleri, şirketlerini ve faaliyet modellerini değişikliklere göre yenileyecekler. Örneğin, kurumsal kültürlerinde değişiklik yaparak insan ve teknoloji kaynaklarını geliştirecekler ve ortaklıklara daha fazla dahil olacaklar. Bu kapsamlı dönüşüm doğru şekilde yapıldığında, yalnızca kârlı büyümeyi arttırmak, zararı azaltmak ve yeni gelir kaynakları yaratmakla kalmayacak; aynı zamanda, kamudaki itibarı iyileştirerek markaya bağlılığı güçlendirecek.
Sosyal dengesizlikler, demografik değişiklikler, teknolojik ilerlemeler ve iklim değişikliği, dünyanın daha da parçalanmasına neden olarak sigorta şirketlerini de sıklığı ve çeşidi artan ciddi risklerle başa çıkmak zorunda bırakıyor. Sonuç olarak, tüm bu gelişmeler sektörün dokusunun önemli ölçüde değişmesine yol açıyor.
Kaynak: PwC Sigorta 2030
Sigorta şirketlerinin eriştiği pazarların arttırılması ve müşterilerin ihtiyaçlarının, risklerden korunmak için ödeme yaptıkları satış noktasında karşılanabilmesi için, Pazarlama ve Teknoloji Direktörlerinin, sigorta düzenlemelerini ve ortaklık ekosistemini içeren güçlü bir ağı yönetmeleri gerekiyor.
Birçok sigorta şirketi, faaliyetlerini desteklemek için hâlâ birbirinden bağımsız bir dizi sistemi kullanıyor. Bu da, stratejiyi ve faaliyetleri kısıtlıyor; kullanıcı deneyimini tehlikeye atıyor ve sonuç olarak da gelirleri azaltıyor. İşin garip yanı, tüm bunların teknolojiye yapılan devasa yatırımlara rağmen gerçekleşmesi. Asıl sorun, sigorta şirketlerindeki farklı birimlerin birbirine bağımlı olmasının avantajını kullanmayıp birbirinden bağımsız birimlerde “yenilikler” yapması.
Sigorta şirketleri, müşteriye daha fazla odaklanarak organizasyonlarını dönüştürmeye çalışırken, stratejilerini hayata geçirmelerini sağlayacak bulut bazlı sistemleri de kullanmaya başlıyorlar. Ancak, şirketler bu tür dönüşümleri nihai amaç olarak görmemeliler. Bu tür dönüşümlerin asıl stratejik amacı, iç ve dış entegrasyonu kolaylaştırmak, ürünlerin pazara giriş hızını arttırmak ve yalnızca bir destek fonksiyonu değil, aynı zamanda stratejik bir fonksiyon olan bilgi teknolojilerini güçlendirmek. Bir organizasyon gerçek anlamda teknolojiye dayalı olarak faaliyet gösteriyorsa; o şirket aslında hızlıca inovasyon yapmasını, rekabette kalmasını ve maliyetleri azaltmasını sağlayan teknolojik yatırımlar sayesinde değer kazanıyor. Bu, özellikle de üretken yapay zekâ gibi yeni teknolojilere dayalı fonksiyonları kullanabilmek açısından önem taşıyor.
Buluta dayalı şirketlerin tümü, buluta geçerek karar alma süreçlerini iyileştirdi
Kaynak: PwC 2023 Buluta Dayalı Şirketler Araştırması
CIO’ların, dijital ürünlerin başarısının ilgili veri kaynaklarına bağlı olduğunu, diğer yöneticilere ve departman müdürlerine anlatması gerekiyor. Örneğin, self servis sesli destek teknolojisinin (‘chatbot’) müşterilere sunulması harika; ama eğer bu teknoloji, güvenilir ve merkezi bir veri kaynağına bağlı değilse, bundan fayda sağlanabilir mi?
Pillar Two, şirketlerin uluslararası faaliyetlerinde ödedikleri vergilerin büyük ölçüde değiştiğini gösteriyor. Teknolojiye dayalı ve veriyi önceliklendiren bir yaklaşım; stratejinin, yasal düzenlemelere uyumun ve paydaş güveninin iyileşmesini sağlayacaktır.
Sigorta şirketleri, insanların sağlığını ve sahip oldukları mal ve mülkleri etkileyen, giderek artan, kalıcı ve ciddi iklim risklerini yönetmede topluma acilen yardım etmeleri gerekiyor. Bu tümüyle kendi çıkarını gözetmeksizin yapılan bir yardım değil. İklim riskleri, sigorta sektörü için de ciddi bir tehdit.
Proaktif sigorta şirketleri, önümüzdeki yıl ve daha sonrasında ferdi ve ticari sigorta poliçe teminatlarına iklim risklerini dahil etmek, net sıfır hedefine ulaşmaya katkıda bulunmak ve organizasyonlarını büyütmek için pratik çözümler geliştirecektir. Neyse ki halihazırda mevcut olan pratik çözümler var. Örneğin:
Afetlere karşı dayanıklılık hizmetleri ve parametrik sigorta teminatları, doğrudan olayın şiddetiyle ilişkili.
Sensörler ve giyilebilir teknolojiler, hem sigorta şirketlerine hem de poliçe sahiplerine, riskleri değerlendirmek ve azaltmak için gerçek zamanlı geri bildirim ve veri sağlıyor.
Garantiler ve poliçe teminat kapsamının genişletilmesi, karbon salımını azaltan, güneş paneli gibi inşaat malzemelerinin ve sistemlerinin satın alınmasını ve kullanılmasını teşvik ediyor.
Sigorta şirketleri için en büyük zorluk ise bu teknolojilerin ve uygulamaların hızlıca değerlendirilmesi ve potansiyel etkisi en yüksek olanların kullanımının teşvik edilmesi. İklim değişikliğinin kapsamı ve karmaşıklığından dolayı, konuyla ilgilenen sigorta şirketleri; brokerler, iş ortakları, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanları gibi bir dizi paydaşla aktif olarak işbirliği yapıyor.
Karbon salımının azaltılmasını sağlayan yeni ürün ve hizmetleri geliştirmeye odaklanın. 1) Temiz enerji ve iklim teknolojileri gibi yeni pazarlara girin, 2) yeşil binalar için sigorta poliçesi teminat kapsamını genişletin ve 3) iklim risklerinin yönetilmesi ve emisyon modelleme ile ilgili hizmetler sunun.
Birçok sigorta şirketi, ana faaliyetlerine odaklanarak şirket içinde sigorta poliçesi hazırlamanın ve hem şirket içi hem de şirkete bağlı dağıtım kanallarının maliyetlerini azaltmayı istiyor. Güvenilir nakit akışları ve ölçek ekonomileri arayan yatırımcılar ve varlık yöneticileri de brokerları ve acenteleri satın almaya ve konsolide etmeye, ayrıca genel acente ve sigortacıları (MGA/MGU) da yönetmeye devam ediyor. Sonuç olarak ortaya çıkan daha az ve daha büyük organizasyonlar, sigorta riskini üstlenen şirketlere karşı ürün ve fiyat avantajı yakalıyor. Bu duruma, özellikle ferdi sigortaların; yapay zekâya dayalı doğrudan kanallar aracılığıyla, pazarın daha az gelir getiren segmentlerinde, aracıları ortadan kaldırarak böylelikle de, temel ürün sigorta poliçelerinin hazırlanması, risklerin alınması ve satışını otomatize ederek cevap vermesi bekleniyor.
Ayrıca, birleşme veya satın alma sürecinde yer alan bazı şirketler, yeterli planlama yapılmazsa, ana faaliyetler dışındaki faaliyetlerin başka şirketlere yaptırılmasından elde edilecek faydaların tehlikeye girebileceğini düşünüyor. İstenmeyen sonuçlar arasında, bu tür faaliyetlerin başka şirketlere aktarılmasından önce şirketin kaldırabildiği bazı kurumsal maliyetlerin ve genel giderlerin artması; ve önceden daha geniş kapsamlı olarak paylaşılan maliyet tabanının kaldırabildiği stratejik önceliklerden uzaklaşılması yer alıyor. Bu tür gizli tehlikelerden kaçmak ve ürün türüne göre fiili maliyetleri muhasebeleştirmek için merkezi paylaşılan hizmet ve dağıtım modellerinin proaktif ve etkin şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu tür gizli tehlikelerden kaçmak ve ürün türüne göre fiili maliyetleri muhasebeleştirmek için merkezi paylaşılan hizmet ve dağıtım modellerinin proaktif ve etkin şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.