Gelecek için dayanıklılık kazanmak
PwC Küresel Kriz Araştırması 2021, küresel iş dünyasının daha önce benzeri görülmemiş sosyal, ekonomik ve jeopolitik değişimler karşısında verdiği tepkileri inceliyor.
PwC Küresel Kriz Araştırması 2021 ile şirketlerin kurumsal stratejilerini değiştirmekten üretim becerilerini hızla yeniden şekillendirmeye kadar geniş bir yelpazedeki tepkilerini değerlendirdik. Şirketler bu dönemde öğrendiklerini uzun vadede dayanıklılık kazanmak için nasıl bir stratejide kullanabilir?
Kurumsal kriz verisi toplama ve analiz sürecinin sonucunda hazırlanan ikinci çalışma olan PwC Küresel Kriz Araştırması 2021, Ağustos 2020 - Ocak 2021 tarihleri arasında 73 ülke ve 29 sektörden şirketin paylaştığı gözlemleri içeriyor.
2019’da yayınlanan araştırmamızda katılımcıların %95’i, gelecek iki yıl içinde bir krizin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtmişti. Ancak, iş dünyası liderlerinin endişe duyduğunu belirttiği tehditler arasında hiçbir şekilde yer almayan pandemi potansiyel kriz listemizde bulunmuyordu. Geçen yıla kadar - krizin doğasına işaret eder şekilde - ölümcül bir virüsün dünya çapında bir yıkımı tetikleyeceği fikri birçok öngörüde yer almıyordu.
Katılımcıların %20’si, krizin şirketleri üzerinde genel olarak olumlu bir etki yarattığını belirtti.
Ancak kriz yönetiminde karşılaşılan güçlükler, şirketinizi etkileyebilecek her olayı öngörmek veya bu olayların etkilerini ölçmekten ibaret değildir. Asıl zorluk 2020’nin yavaş yavaş geride kalması ile birlikte net olarak su yüzüne çıkan krizin kaçınılmaz ve tahmin edilemez olduğu gerçeğiydi. Her tür krizle başa çıkabilecek sağlam bir temel oluşturmaya öncelik veren ve bu konuda yatırım yapan şirketler gelecekte daha avantajlı olacak.
Şirket liderleri sağlam bir temele sahip olmanın ister kriz ister şirket büyümesi dönemlerinde büyük bir fark yaratabileceğini biliyor. Pandemi sonrasındaki dünyanın yavaş yavaş şekillenmesiyle birlikte şirketler, gelecekte ortaya çıkabilecek fırsatları yeniden değerlendirmeye başlayacak.
Bazı şirketler şu anda kriz öncesine göre daha güçlüler. Peki bunu nasıl başardılar?
Pandeminin 2021’de de etkisini sürdürmesi sebebiyle devam eden ekonomik ve politik çalkantılar göz önünde bulundurulduğunda, katılımcıların %20’sinin krizin şirketleri üzerinde olumlu bir etki yarattığını belirtmesi şaşırtıcı karşılanabilir. Bu durumun, sektöre ve bölgeye özel birçok sebebi var. Ancak kriz, olumlu yönde değişim için güçlü bir etkiye de sahip olabilir.
Krizden güçlü çıkan şirketler neyi farklı yaptı?
Risk ve kriz yaklaşımlarını genişleten şirketler değişim karşısında dayanıklılık kazanabilecekleri bütünlükçü bir strateji uyguluyor. Bu şirketler;
Krizden olumlu etki elde eden şirketler taktiksel açıdan birçok ortak özelliğe sahip. Bu şirketler, şirkete dayanıklılık kazandırma konusunu tartışmaya diğer şirketlere göre çok daha fazla önem veriyor.
Bir sonraki adım ise bu tartışmalardan elde edilen sonuçları hayata geçirmek. Krizden olumlu etkilenen katılımcılar, krizle birlikte su yüzüne çıkan eksikliklerini ve tutarsızlıklarını inceleyerek aksiyon almaya daha fazla eğilimliler. Her beş katılımcının ikisi henüz aksiyon sonrası ayrıntılı bir inceleme gerçekleştirmemiş olsa da katılımcıların %69’u, bir sonraki krizde bu incelemeleri gerçekleştireceğini belirtiyor.
Öz değerlendirmenin bir başka yararı ise güven yaratmaktan geçiyor. Aksiyon sonrası inceleme gerçekleştiren şirketler, alınan dersleri uygulama becerilerine çok fazla güven duyma eğiliminde. Diğer taraftan, inceleme gerçekleştirmeyenlerin sadece %12’si kendilerine bu konuda çok fazla güvendiklerini belirtti.
Her kriz ve özellikle de bir neslin sadece bir kere deneyimleyebileceği türden bir kriz, kendine özgü zorlukları da ortaya çıkarır. Ancak iyi bir öz değerlendirme ve değişim isteği olan bir şirket her türlü krizin üstesinden gelmeyi ve dayanıklılık geliştirebilmeyi başarabilir.
Mart 2020 başında PwC, küresel iş liderlerine COVID-19 pandemisinin şirketleri üzerinde yaratacağı etkinin önemli mi yoksa kritik mi olacağını sormuştu. COVID-19’un etkisi beklendiği kadar sert olmasa da pandemi, tarihteki en ciddi krizlerden biri haline geldi ve yarattığı tehditler halen varlığını sürdürüyor.
Bu soruya açık ara en çok verilen cevap ‘‘sağlığa ve iyi olma haline odaklanmak’’ oldu. Uzaktan çalışmaya geçmek ve güvenlik protokolleri uygulamaktan, çalışanların karşılaştıkları kişisel zorluklarda onlara destek olmaya kadar şirketler, sağlık ve güvenliğe odaklandı.
Bazı sektörler ciddi derecede etkilenirken diğerleri inovasyona ve büyümeye devam etti. Bazı ülkeler, şehirler ve bölgeler diğerlerine nazaran çok daha fazla etkilendi.
Ancak tüm sektörlerdeki ve bölgelerdeki iş liderlerinin büyük bir kısmı aldıkları en etkili önlemin ekiplerini korumak olduğunu belirtti: Araştırma katılımcılarını %80’i, krize verdikleri cevapta çalışanlarının fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını ‘göz önünde tuttuklarını’, %32’si ise “kesinlikle göz önünde tuttuklarını” belirtti.
Singapur’da bir teknoloji şirketi ciddi bir mali zarar yaşasa da çalışanlarının hiçbirini işten çıkarmadı. Şirketin kıdemli başkan yardımcısı, “şirket çalışanlara çok fazla yatırım yaptı ve çalışanlar, şirketimizin ilerideki toparlanma sürecinin önemli bir parçası olmaya devam edecek” dedi.
Tüm dünyadaki şirketler de aynı bakış açısına sahip. Avustralya'da bir endüstriyel ürünler şirketi çalışanların zihinsel sağlığına odaklanan bir program başlattı. Bir Alman otomobil şirketi çalışanların işten çıkarılmayacağı güvencesini vererek çalışanlara yönelik desteği artırarak yöneticiler ve çalışanlar arasındaki bağları kuvvetlendirdi.
Çalışanların sağlığını desteklemek iyi bir iş politikasıdır. ABD’li bir nakliye ve lojistik firmasının yöneticisi: “Çalışanlar kendilerini güvenli ve rahat hissettiklerinde verimlilik de artıyor.”
Tüm dünyanın kolektif bir hastalık, sokağa çıkma yasağı ve karantina travması yaşaması sebebiyle şirketler hızlı bir şekilde faaliyetlerini devam ettirmeye odaklandı. Bazı şirketler için bu, bazı durumlarda tamamen farklı bir çalışma şekli anlamına gelse de çalışanlarının evlerinde güvenli olmasını sağlamak anlamına da geldi.
İnsanların, pandemi sebebiyle uzaktan çalışması ve eğitim alması, arkadaşlarından ve ailelerinden izole olması ve daha birçok zorluk ile karşı karşıya kalmaları da yeni bir kişisel dayanıklılığın da ortaya çıkmasını sağladı. Adapte olma ve çalışma şeklimizdeki köklü değişimleri yönetebilme becerisi kişisel ve organizasyonel dayanıklılığın temelini oluşturuyor.
Kanadalı bir finansal hizmetler şirketinin liderleri, çalışanların işlerini yaparken sahip oldukları özgürlük ve esnekliğin onlara aile yaşamlarındaki değişimleri dengeleyebilmelerine imkanı verdiğini fark etti. İngiltere merkezli bir bankanın liderine göre, “çalışanların ihtiyaçlarına odaklanma ve onların sıhhat ve morallerinin üst seviyede olmasını sağlama bizim için en büyük öncelik”.
Pandemiyi nasıl tamamen geride bırakacağımız halen belirsiz. Ancak günlük hayat ve iş hayatı normale döndüğünde çalışanlarının sağlık ve iyi olma haline odaklanan şirketler aynı şekilde devam etmeli.
PwC Küresel Kriz Araştırması 2021, uzun yıllardır farklı sektörlerde ve farklı kriz anlarında birlikte çalıştığımız müşterilerimizden öğrendiklerimizi pekiştiriyor. Dayanıklılığı şirket DNA’nızın bir parçası haline getirerek krizden daha güçlü çıkabilir ve yeni fırsatlardan yararlanmaya hazır olabilirsiniz.
Playback of this video is not currently available