Ülkeler enerji dönüşümünü şekillendirmeye devam ederken, şehirler bu politikaların geliştirmesi, uygulanması ve yönetilmesinde hayati bir rol oynuyor. 2050 yılına kadar, dünya nüfusunun yaklaşık %70'i kentsel alanlarda yaşayacak - günümüzde bu oran %57.
Tıpkı küresel ekonomi gibi şehirler de günümüzde fosil yakıtlarla çalışıyor. Birleşmiş Milletler’e göre; dünya enerjisinin %78’ini tüketen bu şehirler, sera gazı salınımlarının %60’ından fazlasını oluşturuyor. Uluslararası Enerji Ajansına göre, sadece kentsel ulaşım bile 4 milyar ton CO2 emisyonuna eşdeğer ve bu da ulaşım sektörünün toplam emisyonlarının %40'ından fazlasını oluşturuyor.
Büyük ölçüde, şehirler geleceğimizi temsil ediyor. Mevcut ve tamamen yeni şehirlerin enerji altyapılarını şekillendirme biçimleri ve faaliyetlerine güç sağlamak için alternatif yakıtları kullanma dereceleri, önümüzdeki on yıllar boyunca fosil yakıtların ötesine geçme becerimiz üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacak. Şehirler, net sıfıra geçişin sahnesi olacak.
Bazı şehirler buna öncülük etmeye başladı bile. Mikro şebekelerin ve yenilenebilir enerji sistemlerinin geliştirilmesi, fotovoltaik (PV) unsurların bina tasarımına entegrasyonu, ısı pompalarının sistematik olarak yaygınlaştırılması ve batarya depolamada büyük ilerlemeler de dahil olmak üzere daha fazla dayanıklılık için platformlar hazır. Şu anda ihtiyaç duyulan, bütünsel değişimler serisinin hızlandırılması. Bu sistemlere güç sağlamak için; kullanılan yakıtlarda (kömür, petrol ve doğalgazdan yenilenebilir elektriğe ve hidrojen gibi yeşil gazlara doğru), bu sistemlerin çalışmasını sağlayan teknolojilerde ve bunları kurup yönetebilecek insanlarda değişimlere ihtiyaç var.
Günümüzde şehirlerin daha temiz ve daha hızlı bir teknoloji destekli enerji dönüşümünü kolaylaştırabilmeleri için uyumlu ve koordineli bir yaklaşım geliştirmeleri hayati önem taşıyor. Özellikle inovasyonu teşvik etmek için enerji sorunlarını çevreleyen geniş ekosistem dahil edilmeli: siyasi liderler ile yasa yapıcılar, güç üreticileri, iletim ve dağıtım şirketleri, teknoloji start-up şirketleri, teknoloji üreticileri ve tüketiciler.
Bu raporda farklı büyüklükte ve farklı ihtiyaçları olan şehirlerin hem küresel iklim değişikliğinin etkilerini hem de kendi altyapılarına yönelik belirli iklim tehditlerini azaltacak yeni ve temiz enerji yollarını nasıl oluşturabileceğini ele alıyoruz.Liderlerin şehirlerinin tipolojisini ve dolayısıyla nasıl ileriye dönük yapıcı yolları çizebileceklerini düşünmelerine olanak sağlayan stratejik bir çerçeve oluşturuyoruz.
Bu çerçeve, regülasyonların modernleştirilmesi, enerji dayanıklılığı ve sürdürülebilirlik için planlama yapılması, Ar-Ge’ye yatırım yapılması ve kamu-özel sektör ortaklıklarının yeniden ele alınmasını kapsıyor. Şehirler, değer zinciri boyunca somut adımlar atarak, krizleri daha iyi yönetebilmek ve iklim değişikliğini dizginlemek üzere aktif rol almayı seçebilir ve tüm şehir sakinleri için daha iyi bir gelecek inşa edebilirler.
Konu enerji arzı ve kullanımına geldiğinde, üç temel alandaki eğilimler şehirlerin geleceğini şekillendiriyor: Politikalar ve regülasyonlar, teknoloji, üretim ve dağıtım.
Şehirlerde enerji konusunda karar verici yetkililer yeni trendleri değerlendirirken, arz ve talepteki yeni zorlukları ve fırsatları da gözden geçirmeli. Klasik değer ve tedarik zincirlerinden değer ağlarına ve ekosistemlere geçiş önemli.
Şehirler geleceğe bakarken kapasitelerini, kabiliyetlerini, kaynaklarını ve hareket imkanlarını etkinleştirebilecek veya kısıtlayabilecek yapısal unsurları göz önünde bulundurmak zorundalar. Şehirleri dört tipolojiye göre kümelemek mümkün. Bu kümeler şehirlerin düşük karbonlu enerji geçişini hızlandırmak için ekosistemi nasıl devreye sokabileceklerine dair bir çerçeve sağlayabilir.
Dört şehir tipinden her biri, düşük karbonlu enerji geçişini gerçekleştirmek için kendi politik ve finansal yollarını belirlemeli. Geçişin başarılı olabilmesi için enerji ekosistemindeki ana oyuncuların dahil edilmesi gerekiyor.
Sürdürülebilir, güvenilir ve uygun maliyetli bir kentsel geleceğe giden yolda dört şehir tipinin de dört yolu izlerken bunların benimsenmesini politik özerklik ve finansal bağımsızlık düzeyine göre ayarlaması gerekecek.
Şehirler, varlıklarının ve avantajlarının yanı sıra yükümlülüklerinin ve zorluklarının da farkında olmalı. Şehirler, deney, uygulama, çözüm ve ölçeklendirme laboratuvar ortamı sunar. Günümüzde bir ölçeklendirme, konuşlandırma, finansman ve entegrasyon sorunu var. Bu çaba, ekosistemdeki tüm oyuncuların iyi niyetli çabalarını ve yaratıcılıklarını gerektiriyor.