Yeni Yargı Kararları (2021/2)

Vergi Bülteni 2021/25

Özet

Danıştay Kararlar Dergisinin 2020/4 sayısında yer alan güncel bazı yargı kararları.

1. Kurumlar Vergisi Kanunu

Takdire sevk zamanaşımını durdurur mu?

(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 12.06.2020 tarih ve E:2020/679 K:2020/770 sayılı kararı)

Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde sayılan re’sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re’sen takdir edilebileceği gibi takdir komisyonuna başvurularak da matrahın takdir edilmesi sağlanabilecektir. Anılan maddede sayılan hallerde matrahın takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceği tartışmasız olup bu durumdaki bir mükellefin takdire sevk edilmesine ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kanun’un 74. maddesindeki kuraldan takdir komisyonunun takdir nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme yapamayacağı anlaşılmaktadır.

Bölge İdare Mahkemesinin ısrar kararında, davacının takdir komisyonuna sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re’sen tarh sebebinin bulunmadığı ve bu şekilde yapılan takdire sevk işleminin işlemeye devam eden zamanaşımı süresini durdurmayacağı kabul edilmiş ve tarhiyatın hukuka uygunluğu bu yönüyle değerlendirilmiştir.

Kanun’da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan ve belirlilik ile öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan, takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir. Öte yandan, dava konusu edilebilir nitelikteki tarh işleminin dayanağı olan takdir komisyonu kararının alındığı tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunmasının gerekli ve yeterli olduğu açıktır. Somut olayda takdir komisyonu kararının idareye tevdii üzerine ihbarnamenin kalan süre içinde tebliğ edildiği anlaşıldığından cezalı tarhiyatın zamanaşımına uğramadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu nedenle takdir komisyonu kararının verildiği tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı ve re’sen takdir edilen matrahın hukuka uygun olup olmadığı hususları da araştırılarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen vergi mahkemesi kararına yöneltilen istinaf isteminin reddine dair temyize konu ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

2. Katma Değer Vergisi Kanunu

Takdire sevk zamanaşımını durdurur mu? Beş yıllık tarh zamanaşımı süresinden sonra takdir komisyonu kararı dayanak gösterilerek KDV tarhiyatı yapılabilir mi?

(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 12.06.2020 tarih ve E:2020/413 K:2020/765 sayılı kararı)

Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde sayılan re’sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re’sen takdir edilebileceği gibi takdir komisyonuna başvurularak da matrahın takdir edilmesi sağlanabilecektir. Anılan maddede sayılan hallerde matrahın takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceği tartışmasız olup bu durumdaki bir mükellefin takdire sevk edilmesine ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kanun’un 74. maddesindeki kuraldan takdir komisyonunun takdir nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme yapamayacağı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29 ve 34. maddelerinde belirtilen katma değer vergisi indiriminden yararlanma şartlarının yerine getirilmediği hususunun tespit edilmesi halinde, takdir komisyonunca mükellefin katma değer vergisi indirimleri reddedilmek suretiyle verilen takdir komisyonu kararma istinaden tarhiyat yapılabilecektir. Bu halde, vergi inceleme raporuna dayanılarak tarhiyat yapılması gerektiği yolunda herhangi bir yasal zorunluluk bulunmamaktadır.

Israr kararında, davacının takdir komisyonuna sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re’sen tarh sebebi bulunmadığından takdire sevk işleminin zamanaşımı süresini durdurmayacağı kabul edilmiş ve tarhiyatın hukuka uygunluğu bu yönüyle değerlendirilmiştir.

Kanun’da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan ve belirlilik ve öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan, takdir komisyonuna şevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir.

Somut olayda takdir komisyonunca, takdir komisyonlarının katma değer vergisi indirimini reddetme yetkisinin bulunmadığı belirtilerek davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddi yolunda karar verilmemesi ve davacının beyan ettiği matrahın aynen takdir edilmesinin, takdire sevk işleminin söz konusu hukuki etkisini ortadan kaldıran bir neden oluşturduğundan söz edilemez.

Öte yandan, dava konusu edilebilir nitelikteki tarh işleminin dayanağı olan takdir komisyonu kararının alındığı tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunmasının gerekli ve yeterli olduğu açıktır.

Bu nedenle, takdir komisyonuna sevk tarihi, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi, ihbarnamenin tebliğ tarihi dikkate alınarak olayda zamanaşımının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi; zamanaşımının bulunmadığının tespiti halinde, ise yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca katma değer vergisi indirimini reddetme yetkisi bulunan takdir komisyonunun bu yetkisini kullanmayarak davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddi yolunda karar vermemesi ve davacının beyan ettiği matrahı aynen takdir etmesine rağmen takdir komisyonu kararının dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı olarak gösterilmiş olması ve takdir komisyonu kararının alındığı tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı hususları da değerlendirilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen vergi mahkemesi kararma yöneltilen istinaf isteminin reddine dair temyize konu ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

3. Vergi Usul Kanunu

Vergiden muaf esnaf statüsünde olmayan kişiden alınan araç için gider pusulası düzenlenmesi gerekir mi?

(Danıştay Üçüncü Dairesinin 18.03.2020 tarih ve E:2016/5614 K:2020/1562 sayılı kararı)

Vergi Usul Kanunu’nun;

  • “Gider pusulası” başlıklı 234. maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin; vergiden muaf esnafa yaptıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu, bu belgenin birinci ve ikinci sınıf tüccarların zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edileceği;
  • 353. maddesinin 1. bendinde ise fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağlardan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine her bir belge için, kanunda öngörülen miktardan az olmamak üzere, belgelere yazılması gereken meblağın %10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesileceği

kurala bağlanmıştır.

Davacıya araç satanların, Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde öngörülen fatura düzenlemesi gereken kişilerden ya da 234. maddesinde belirtildiği üzere vergiden muaf esnaf oldukları yönünde bir tespit yapılmadığı gibi, satışa konu araçların altın, mücevher gibi kıymetli eşya niteliğinde de olmadığı ve almalarının somut bir biçimde ne kadarının fatura almadığından ve ne kadarının gider pusulası düzenlemediğinin ortaya konulmadığı, dolayısıyla, davacının satın aldığı araçlar için fatura ya da gider pusulası düzenlemediğinden bahisle adına kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk görülmediğinden, Vergi Mahkemesinin araç alımları için fatura almadığı ya da gider pusulası düzenlemediği gerekçesiyle kesilen özel usulsüzlük cezasının bu kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerekmiştir.

Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. maddesine göre alınan “inşaatlarda kamuya ait alanların kullanım ücreti” düzeltme konusu olabilir mi?

(Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 17.02.2020 tarih ve E:2017/2222 K:2020/847 sayılı kararı)

Vergi Usul Kanunu’nun 1. maddesi ile 117 ve devamı maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden; düzeltme-şikayete konu olabilecek hususların sadece “vergi, resim ve harç” olarak düzenlendiği, “ve benzeri mali yükümlülüklerin” bu kapsama alınmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, davalı idare tarafından, Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. maddesine istinaden, Belediye Meclisi Kararı uyarınca Belediye Gelir Tarifesine konulan “inşaatlarda kamuya ait alanların kullanım ücreti” kaleminden yapılan tahsilatın “vergi ve benzeri mali yükümlülük” olması nedeniyle Vergi Usul Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca düzeltme-şikayet kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, iadesi istenilen ücrete ilişkin tahsilatın; düzeltme-şikayet kapsamında incelenip, verginin konusunda hata olarak değerlendirilmesi suretiyle davanın kabulü yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

4. Özel Tüketim Vergisi Kanunu

Yabancı uyruklu kişilere özel fatura ile yapılan satış ÖTV Kanunu kapsamında ihracat sayılır mı?

(Danıştay Yedinci Dairesinin 20.02.2020 tarih ve E:2016/4367 K:2020/1577 sayılı kararı)

Bir teslimin ihracat sayılabilmesi için teslimin yurt dışındaki bir müşteriye yapılması ve eşyanın Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinden çıkmış olması koşullarının bir arada bulunması gerektiğinden, ikametgahı, işyeri, kanuni ve iş merkezleri yurt dışında olan kişilere ya da yurt içinde bulunan bir işletmenin yurt dışında faaliyet gösteren şubelerine yapılmayan teslimlere konu eşyanın, yurt dışı edilmiş olsa dahi, yukarıda sözü edilen yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Olayda, davacı tarafından bir başka şirkete ihraç kaydıyla teslim edilen ve adı geçen ihracatçı firma tarafından da Türkiye’de ikamet etmeyen yabancı uyruklu kişilere özel fatura düzenlenmesi suretiyle yurt içinde yapılan eşya teslimi ihracat kaydıyla yapılan teslim olmadığı gibi, bu eşyanın yurt dışındaki bir müşteriye teslim edilmediği tartışmasızdır. Söz konusu eşyanın yolcu beraberinde yurt dışına çıkarılmış olması halinin, Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamında yapılan bir ihracat sayılmasını sağlamayacağı da açıktır.

Bu durumda, ihraç kaydıyla teslimi yapılan ve ilgili firmaca özel faturalar ile Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara satıldığı anlaşılan eşyanın imalatçısı olan davacı, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca verginin mükellefi olup, aynı Kanun’un 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, imal edilen malların süresi içerisinde ihraç edilmemesi halinde gecikme zammı ile birlikte tahsil edileceği yolundaki hüküm dikkate alındığında, ihracatı gerçekleşmeyen eşya için tecil edilen özel tüketim vergisinin, malın imalatçısı ve özel tüketim vergisinin mükellefi olan davacıdan ödeme emri ile tahsili yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, işlemi iptal eden mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

5. Damga Vergisi Kanunu

Döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında olan iş için damga vergisi istisnası uygulanmamışsa, işlem düzeltme kapsamında değerlendirilebilir mi?

(Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 23.06.2020 tarih ve E:2018/1409 K:2020/3144 sayılı kararı)

Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. maddesinin son fıkrasıyla, Maliye Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığına döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğunun belirlenmesine ilişkin verilen yetki doğrultusunda yayımlanan Genel Tebliğlerde, döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğu belirtilmiş olduğundan, bir işin döviz kazandırıcı faaliyet istisnası kapsamında olup olmadığına ilişkin değerlendirmenin de bu Tebliğlerde yer alan hükümler esas alınarak yapılması gerekmektedir.

Olayda, davacı şirkete Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 21.07.2000 tarihinde ihale edilen işin, yayımlanan cari yıl yatırım programında yer alan yatırımlardan olup olmadığının sorulduğu 04.02.2020 tarihli Ara Kararına cevaben; T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Sektörler ve Kamu Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 23.03.2020 tarih ve 1151 sayılı yazı eki belgelerin incelenmesinden söz konusu işin; 1976-2023 yıllarına ilişkin yatırım programında yer aldığı, dolayısıyla Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. maddesi uyarınca döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında, hakediş ödemesine ait belgelerinin de açıkça damga vergisinden istisna olduğu anlaşıldığından, olayın vergi hatası kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Yukarıda özetlenen kararlar ile diğer çok sayıda kararın tam metni, Danıştay Kararlar Dergisinin 2020/4 sayısında yer almaktadır.

Bu bülten hakkında daha detaylı bilgi almak için aşağıdaki kişilerle temasa geçebilirsiniz.

İletişim

Recep Bıyık

Recep Bıyık

Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, PwC Türkiye

Bizi takip edin