OECD, BEPS projesindeki önemli çalışmalardan birini daha tamamlayarak “B tutarı” raporunu 19 Şubat 2024 tarihinde yayınladı. B tutarı, A tutarı ile birlikte 1. Eylem Planında yer alan ve “pazar ülkeler” için vergileme haklarını yeniden düzenlemeyi hedefleyen 1. Sütun’u (Pillar 1) oluşturuyor. Mart ayı sonunda yayınlanacak ilave açıklamalarla birlikte bu rapor OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi’ne eklenecek.
A tutarı yalnızca küresel gelirleri 20 milyar ABD Doları’nı aşan şirketleri etkilerken, B tutarı ciro sınırlaması olmaksızın faaliyet alanı kapsamındaki neredeyse tüm şirketlerin ne kadar kâr elde edeceğini düzenliyor. Yani etki alanı çok çok daha geniş.
B tutarı’nın amacı özellikle düşük kapasiteli ülkelerin ihtiyaçlarını dikkate alarak satış ve pazarlama aktiviteleri yürüten şirketlerin elde edeceği kârlılığınde transfer fiyatının belirlenmesi için kolaylaştırılmış bir yaklaşım sunmak olarak açıklanıyor ancak işin aslı o kadar kolay değil. Sizler için kolaylaştırılmış yaklaşımın kısabasitleştirilmiş bir özetini hazırlamaya çalıştım.
Temel satış ve pazarlama faaliyeti yürüten distribütör şirketlerin , satış acenteleri ve komisyoncu şirketlerin ticari mal alım- satım işlemleri ile ticari mal alım- satımına aracılık eden satış acenteleri ve komisyoncu şirketlerin ya da komisyonculuk işlemleri B tutarının kapsamına alınırken, hizmet işlemleri ve emtia veya dijital ürünlerin ticareti kapsam dışında bırakılmış. Perakendecilik faaliyetleri ise şirketin de toplam cirosu içinde payı %20’nin üzerinde bir paya sahipse kapsam dışında tutulacak. Birden fazla faaliyet iştigal konusu olan şirketlerde belirli istisnai durumlar dışında faaliyetlerin ayrıştırılması gerekiyor.
Ayrıca transfer fiyatının güvenli bir şekilde tek taraflı bir yöntem ile test edilebilmesinin mümkün olması, yani şirketin İşleme Dayalı Net Kâr Marjı Yöntemi uygulamasında “test edilen taraf” olarak seçilebiliyor olması gerekiyor.
Kapsamın belirlenmesinde bir başka önemli faktör de ilgili şirketin son 3 yıllık faaliyet gideri/net satış hasılatı oranının %3 ilae %20/%30 arasında olması.
Şartlara bakıldığında her distribütör şirket kapsamda olmasa da ülkemizde faaliyet gösteren distribütör şirketlerin büyük kısmının bu kapsamda yer alacağını tahmin etmek mümkün.
Raporda, faaliyet gösterilen sektörler 3 gruba ayırılmış. Ayrıca, şirketlerin faaliyet giderlerinin yoğunluğu (FGY) oranına ve faaliyetle ilişkili aktiflerinin yoğunluğu (FAY) oranına bağlı olarak 5 farklı kategori belirlenmiş.
Kâr marjının belirlenmesinde birinci adım olarak ilgili şirketin bulunduğu sektör ve FGY, FAY oranlarına bakılarak %1.5 ila %5.5 arasında değişen baz faaliyet kâr marjı (satışların getiri oranı) bulunuyor. Şirketin gerçekleşen faaliyet kâr marjının bu orandan artı veya eksi en fazla %0.5 sapmasına izin veriliyor.
İkinci adım olarak faaliyet kârı/faaliyet giderleri oranına bağlı bir taban-tavan uygulaması ile ilave bir düzeltme mekanizması kurgulanmış.
Üçüncü ve son adım olarak; kriterleri daha sonra açıklanacak ve düşük kapasiteli ülkelerden farklı olabilecek “kapsamdaki ülkelerde” faaliyet gösteren şirketler için ilgili ülkenin kredi notu ve şirketin FAY oranının çarpımı suretiyle bulunacak oran kadar ilave kâr marjı eklenmesi gerekiyor.
Kredi notu çok düşük ülkeler için ilave edilecek oran %7’nin üzerine çıkıyor. Dolayısıyla düşük kredi notuna sahip ülkelerde faaliyet gösteren bir distribütörün elde etmesi gerekecek kâr marjı faaliyet gideri düzeltmesinden önce %12’in üzerine çıkabiliyor.
Sapma oranının çok dar belirlenmiş olması çok sıkı bir takip mekanizmasını ve kârlılık düzeltmelerini kaçınılmaz hale getirecek. Hem şirketlerin kullandıkları sistemlerin buna uygun hale gelmesi hem de kârlılık düzeltmelerinin gümrük mevzuatı çerçevesindeki etkilerinin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu arada B tutarının uygulanmasının işlemin muhatabı olan şirketin bulunduğu ülkede bağlayıcı nitelikte olmadığını da vurgulamak lazım. Başka bir deyişle, bu düzenleme çifte vergilendirme riskini tamamen ortadan kaldırmıyor. Bununla birlikte; OECD BEPS Kapsayıcı Çerçeve üyesi ülkeler, B tutarının uygulandığı düşük kapasiteli ülkelerle aralarında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olması halinde uygulanacak B tutarını kabul etmeyi taahhüt ediyorlar.
OECD, kolaylaştırılmış yaklaşım seçeneğini -B tutarı- 1 Ocak 2025 veya sonrasında uygulamak üzere ülkelerin tercihine bırakıyor. Ülkeler B tutarını uygulamayı seçtiklerinde de bunu kapsamdaki tüm mükellefler için bağlayıcı olarak uygulayabilme ya da kapsamdaki mükelleflerin tercihine bırakma seçimini yapacaklar.
Türkiye’nin B tutarı konusunda nasıl bir seçim yapacağı henüz net olmamakla birlikte 31 Mart 2024’de yayınlanacak “Düşük Kapasiteli Ülkeler” ve “Kapsamdaki Ülkeler” listesi bu seçim için kritik öneme sahip.
Bununla birlikte, B tutarı uygulaması sadece Türkiye’de faaliyet yürüten distribütör şirketleri değil, aynı zamanda Türkiye merkezli Çok Uluslu İşletmelerin yurt dışında faaliyet gösteren distribütör şirketlerini de etkileyecek. Bu kapsamda, hangi ülkelerin B tutarı uygulamasına geçeceğinin takip edilmesi, hangi grup şirketlerinin kapsama gireceğinin tespit edilmesi, sektörlere göre kategorize edilen kârlılık seviyeleri ile mevcut grup transfer fiyatlandırması politikasına göre uygulanan kârlılık seviyeleri arasında fark olması halinde yapılacak kârlılık düzeltmelerinin hesaplanması ve bunların gümrük etkisi gibi konular grupların vergi yönetim fonksiyonunu yürüten ekiplerin öncelikli konusu olacak.
Özellikle düşük kapasiteli ülkelerin ihtiyaçlarını dikkate alarak transfer fiyatının tespiti için kolaylaştırılmış bir yaklaşım sunmayı amaçlayan B tutarı hiç şüphesiz transfer fiyatlandırması dünyası için son zamanlardaki en büyük değişikliklerden biri. Bu yaklaşım muhtemelen yalnızca distribütör şirketlerle sınırlı kalmayacaktır.