Fazla veya yersiz ödenen verginin faiziyle tahsili

Recep Bıyık Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, PwC Türkiye

Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi

22 Eylül 2023

Konu ve yasal düzenleme 

Fazla ve yersiz olarak ödenen vergilerin iadesinde faiz uygulamasıyla ilgili ilk özel düzenleme 1998  yılında 4369 sayılı Kanun’la yapıldı. Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinde yapılan  düzenlemeyle, fazla veya yersiz olarak ödenen vergilerin, mükellef tarafından tamamlanması  gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi izleyen üç ay içinde iade edilmemesi durumunda,  bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren, düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe  kadar geçen süre için tecil faizi oranında faiz ödenmesi öngörüldü. 

Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 14 Mayıs 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla  iptal edildi. İptal sonrasında yapılan düzenlemeyle, fazla veya yersiz olarak ödenen vergilerin,  tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltme başvuru tarihinden, diğer hallerde verginin  tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliği tarihine kadar geçen süre için faiz ödenmesi  şeklinde yeniden düzenlendi. 

Aslında fazla ve yersiz ödenen verginin iadesinde, yukarıda özetlediğim düzenleme öncesinde de  faiz ödeniyordu. Bu düzenleme esas olarak faiz hesaplanacak dönemi netleştirdi ve faiz oranını tecil  faizi olarak belirledi. Daha önceden Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca  hesaplanacak faiz oranı dikkate alınıyordu.  

Fazla veya yersiz ödenen vergilerin iadesinin reddedildiği hallerde, idari işlemin iptali nedeniyle  açılan davalarda genel olarak, vergi iadesinin faiziyle iadesi mahkemeden talep ediliyor. Kararlarda  da istisnai durumlar hariç, faize ilişkin hüküm de kuruluyor. Bu durumlarda uygulamada bir sorun  çıkmıyor. Ancak dava dilekçesinde faiz istemi yer almamışsa veya istisnai de olsa yargı kararında  faize ilişkin hüküm kurulmamışsa, faiz için ikinci bir dava açılması gerekebiliyor. 

Aşağıda özetleyeceğim somut olayda, mükellef dava dilekçesinde verginin faiziyle iadesine karar  verilmesini talep etmiş ancak kararda faize ilişkin bir hüküm kurulmamış. Tahmin edileceği gibi  vergi dairesi de kararda faize ilişkin bir hüküm bulunmadığı için faiz ödenmesi talebini reddetmiş. 

Konuyu ve somut olayla ilgili yargı kararlarını özetleyeyim, sonra birkaç cümleyle kişisel düşüncemi  paylaşayım. 

Dava konusu 

İhtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden ve ödenen verginin  iadesi istemiyle açılan davada, Vergi Mahkemesi kurumlar vergisi tahakkukunun kaldırılmasına  karar vermiş. Davalının temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilerek karar onanmış,  davalının karar düzeltme istemi de reddedilmiş. Vergi Mahkemesi kararına istinaden davacıdan  tahsil edilen vergi iade edilmiş. 

Davacının, iadeye konu tutar için tecil faizi oranında faiz ödenmesi için yaptığı başvuru, dava  dilekçesinde bu yönde bir talep olmadığı ve mahkeme kararında da faiz ödenmesi gerektiği yolunda  hüküm kurulmadığı gerekçesiyle vergi dairesince reddedilmiş. 

Mahkeme kararı gereği iade edilen tutar üzerinden, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesi uyarınca, tahsil tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun  reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmış. 

Vergi Mahkemesi kararı 

Davayı inceleyen Vergi Mahkemesi;

  • Faizin, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının sahibine vermiş olduğu zararının  karşılığı olduğu, hukuk devletlerinde, açıklanan nitelikteki bir zararın faiz ya da başka bir ad  altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için açık yasa hükmü aranmasının düşünülemeyeceği, 
  • Haksız yere tahsil edildiği mahkeme kararıyla sabit olan verginin tahsil edildiği tarihten  mahkeme kararı uyarınca iade edileceği tarihe kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum  kalındığı ve davacının bu süre içinde anılan bu tutarın tasarrufundan yoksun bırakıldığı açık  olduğundan, dava konusu kurumlar vergisinin tahsil edildiği tarihten iade edildiği tarihe kadar  tecil faizi oranında hesaplanacak faiziyle birlikte davacı şirkete iadesi gerektiği, 
  • Dava dilekçesinde iadesi talep edilen tutarın tecil faizi ile birlikte iadesi yönünde bir talep yer  almaması ve mahkeme kararında da tecil faizinin ödenmesi gerektiği yolunda hüküm  kurulmaması iddiasının, Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan idarenin kendi eylem ve  işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin hüküm uyarınca, faize ilişkin  herhangi bir mahkeme kararına gerek duyulmaksızın davacı şirkete faiz ödenmesi hukuk  kurallarının gereği olduğundan yerinde görülemeyeceği, 

gerekçeleriyle dava konusu işlemin iptaline ve davacıya iade edilen tutar üzerinden ödeme  tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında hesaplanacak faizin davacıya  iadesine karar vermiş. 

Bölge İdare Mahkemesi kararı 

Davalının istinaf istemini inceleyen Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi, istinaf istemine  konu vergi mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istemi reddetmiş. 

Danıştay kararı 

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, dava dilekçesinde talep edilmesine  rağmen, kararda yasal faiz konusunda hüküm kurulmadığı ve davacının bu karara karşı temyiz  yoluna başvurmadığı dikkate alındığında, kesin hüküm nedeniyle faize hükmedilemeyeceğinden,  vergi mahkemesi kararına yöneltilen istinaf isteminin reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararında  hukuka uygunluk görmemiş bu gerekçeyle kararı bozmuş. (Danıştay Dördüncü Dairesinin 

12.03.2020 tarih ve E:2018/9235, K:2020/1451 sayılı kararı.) 

Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararı 

Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi, ilk kararda yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek  olarak; 

  • İhtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle yapılan tarh işleminin iptali ve tahsil edilen verginin  yasal faiziyle birlikte iadesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada, yasal faiz verilip  verilmeyeceğinin mahkemece incelenmesine olanak bulunmadığından, bu istem hakkında  hüküm kurulmamasının, faiz isteminin esastan reddedildiği anlamına gelmediği, 
  • Tarih işlemi mahkemece iptal edilen verginin daha önceden tahsil edilmiş olması halinde iade  edilirken, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesine göre tecil faizinin de verilmesinin yasal bir  zorunluluk olduğu ve söz konusu faizin verilmesi için bu konuda mahkemece hüküm  kurulmasına da gerek olmadığı, 

gerekçeleriyle ısrar etmiş. 

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı 

Temyiz istemini inceleyen DVDDK; 

  • Yersiz veya fazla olarak ödenen vergilerin iadesinde ilgilinin ödediği paradan mahrum kaldığı  süre zarfında, enflasyon nedeniyle paranın değerinde meydana gelen aşınma ve mülkiyetin  gerçek değerinde oluşan azalma nedeniyle faiz ödenmesi gerektiği, 
  • Bu durum göz önüne alındığında, davacı tarafından mahkeme kararına istinaden tahsil  tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak yasal faizin ödenmesi istemiyle  yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen ısrar kararında sonucu  itibarıyla hukuka aykırılık görülmediği,

gerekçesiyle, Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesinin ısrar kararına yönelik temyiz istemini  reddetmiş. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 08.03.2023 tarih ve E:2021/867 K:2023/169  sayılı kararı.) 

Kişisel değerlendirmem 

Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin dördüncü fıkrasında, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen  vergilerin, maddede belirtilen dönem için, tecil faizi oranında hesaplanan faizle birlikte iade  edilmesi öngörülmüş. 

Bence bu düzenleme, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde, başka bir koşula  bakılmaksızın faiz ödenmesini gerektiriyor. Faiz ödemesi için bence faiz ödemesine ilişkin bir yargı  kararına veya vergi mahkeme kararıyla iade ediliyorsa kararda ayrıca faiz ödenmesine ilişkin bir  hüküm kurulmasına gerek yok.  

Yukarıda özetlediğim somut olayda, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergi yargı kararıyla iade  edilmiş. Tahsil edilen verginin fazla veya yersiz olduğu açık. O zaman faiz ödemesi için ayrı bir  karara neden gerek olsun. Düzenleme fazla ve yersiz tahsil edilen vergi faiziyle red ve iade olunur  diyor. Hepsi bu. 

Özetle yukarıda özetlediğim karara, kararda yer alan gerekçelerle ben de katılıyorum. 

Son zamanlarda yazdığım birçok makalede bir uyarıyla sonlanıyor. Aynı uyarıyı burada da yapayım.  Siz, siz olun, işi yargı kararlarına bırakmayın. Fazla ve yersiz ödediğiniz bir vergi için dava  açıyorsanız, faiz talebinde bulunmayı ihmal etmeyin, yargılama sürecini de iyi yönetin, faiz için ayrı  bir yargılama süreci yaşamayın. Bakın, kararda yer alan bilgilere göre, yukarıdaki somut olayda;  2013 yılına ilişkin kurumlar vergisi 2014 yılında ödenmiş, verginin aslı Şubat 2015’de yargı kararıyla  alınmış, faiz alınması için de yargılama süreci 2023 yılında bitmiş. Uzun bir süreç, iki defa  yaşanmış, yaklaşık 10 yıl zaman ve emek harcanmış. Bu arada alınması gereken faiz tutarı da  zamanında alınmamış, gerçek değeri de enflasyon karşısında aşınmış.