Dünya Gazetesi
7 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, faaliyetleri binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere;
sınırlandırıldı.
Kanunla ayrıca amortismana esas değere de bir sınırlama getirildi. Düzenlemeyle ilgili açıklamalar 27 Mayıs 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’yle yapıldı.
Düzenlemenin gerekçesi
Düzenlemenin gerekçesinde, mevcut düzenlemenin mükelleflerce suistimal edilebildiği ve şahsi ihtiyaçlar için kullanılan binek otomobillere ait giderlerin de kurum kazancından indirildiği görülmektedir deniyor.
Bu gerekçeden, işletmelere ait binek otomobillerinin çalışanların veya işletme sahiplerinin kişisel ihtiyaçlarında da kullanıldığı ancak giderlerinin kazancın tespitinde dikkate alındığı, bunu önlemek için düzenlemenin yapıldığı anlaşılıyor.
Kanunla gerekçesi uyumlu mu?
Değil.
Düzenleme öncesinde de zaten işletme sahiplerinin veya çalışanlarının kişisel ihtiyaçlarında kullandıkları otomobillerin giderlerinin doğrudan taşıt gideri olarak dikkate alınması zaten mümkün değildi. Bu yönüyle değişen bir şey yok yani.
İşletmeye ait otomobil;
gerekiyordu. Yine aynı durum söz konusu, değişen bir şey yok.
Yeni düzenleme neyi değiştiriyor derseniz, bence taşıt giderinin sadece işte kullanılan kısmının%30’unu gider olmaktan çıkartıyor.
Gerçek gerekçe ne?
Yeni düzenlemeye bakıldığında gerçek gerekçenin, işletmelere ait otomobillerin işletme sahipleri ve çalışanların özel ihtiyaçlarında da kullanıldığı, buna uygun kayıt ve işlemlerin yapılmadığı, Mali İdare’nin de bu durumu tespit edemediği, bu nedenle varsayıma dayalı olarak giderlerin bir kısmının matrahın tespitinde gider kabul edilmediği anlaşılıyor.
Gerekçe bazı yönleriyle kabul edilebilir ancak düzenleme bu açıdan da eksik. Bu gerekçeyi hayata geçirmek için, ücretlerin vergilendirilmesinde de varsayıma dayalı bir düzenleme yapılmalı, taşıt giderinin %30’u ücret olarak tanımlanmalıydı. Bu öneriyi savunuyor değilim ancak bu da yapılmış değil.
Düzenleme yeni değil
Taşıt araçlarına ilişkin gider ve amortismanların kısıtlanması uygulaması yeni değil.
Benzer uygulama Gelir Vergisi Kanunu’na ilk defa 1963 yılında 202 sayılı Kanun’la girmiş. Yapılan düzenlemeyle, işte kullanılan taşıtların aynı zamanda zati veya ailevi ihtiyaçlar için de kullanılması halinde giderlerinin yarısının indirimine izin verilmiş.
Düzenleme 1980 yılında 2361 sayılı Kanun’la değiştirilerek, işletmeye dahil olup sadece işte kullanılan taşıtların amortismanları ile giderlerinin tamamının indirilebileceği öngörülmüş.
Daha sonra 1994 yılında 4008 sayılı Kanun’la yeniden değişiklik yapılmış ve nakliyecilikte kullanılanlar hariç olmak üzere, binek otomobillerinin ve zati ve ailevi ihtiyaçlar için de kullanılan diğer taşıtların giderlerinin ve amortismanlarının yarısının gider yazılması öngörülmüş.
1998 yılında 4369 sayılı Kanun’la sınırlamalara son verilmiş ve düzenleme, işte kullanılan taşıtların giderlerinin vergiye tabi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması şekline dönüşmüş.
Bir daha hiç geri gelmez denen düzenleme ne yazık ki 2020 yılında yeniden geldi. Üstelik 1994 yılına kadar olan düzenlemeden daha da geri bir versiyonla. 1994 öncesinde hiç olmazsa tamamen işte kullanılan araçların giderlerinin tamamı kabul ediliyormuş. Şimdi bu da mümkün değil.
Değişiklik öncesi düzenleme suistimale açık mıydı?
4369 sayılı Kanun sonrasında uygulanan düzenleme suistimale açık mıydı? Bence değil. Düzenleme işte kullanılan binek otomobillerinin ve diğer taşıtların giderlerini kabul ediyor. Bu araçlar iş dışında da kullanılıyorsa yeterli düzenleme var. Çalışanlar tarafından kullanılıyorsa ücret, işletme sahipleri veya diğer ilişkili kişiler tarafından kullanılıyorsa transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç aktarımı düzenlemeleri yeterli.
Buna göre değişiklik öncesi düzenlemeyi, suistimale açık olarak değil, denetimi zor şeklinde ifade etmek lazım. Yapılan düzenlemeyi de kanun koyucu yeterince denetlenemiyor gerekçesiyle, bütün mükelleflerin işle ilgili de olsa bazı giderlerinin matrahtan indirimini yasakladı diye görüyorum.
Yeni düzenleme sorunsuz mu?
Bence değil. Denetlemesi zor bir düzenleme, varsayıma dayalı ve götürü bir vergilemeye dönüşmüş durumda. Son haliyle düzenleme;
Vergiye gönüllü uyumu sağlamaya çalışan, işletmeye ait otomobili çalışana kullandırdığında buna isabet eden gideri ücret olarak vergileyen, işletme sahibi kullandırdığında ise emsal kira bedeli kadar fatura kesen işletmeler için olmayan kazancın vergisini isteyen bir düzenleme.
Aslında düzenleme gönüllü uyum sağlamayan işletmeler için de olmayan kazancın vergilemesine yol açıyor. Çünkü düzenleme ücret sayılan tutarla ilgili bir düzenleme yapmıyor ancak ücret sayılmayan ve işle ilgili olan giderlerin bir kısmını kabul etmiyor. Ücret olması gereken giderle ilgili olması gerektiği gibi uygulama yapmayan işletmeleri incelemek ve gerekli tarhiyatı yapmak zaten her zaman mümkün.
Taşıt giderleri nelerdir?
Taşıt giderleri öteden beri “genel olarak taşıtların tamir, bakım, yakıt ve benzeri cari giderleri” olarak tanımlanıyor. Bu tanım 1995 yılında yayımlanan 180 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde yer alıyor ve uzun yıllar da bu şekilde kabul gördü ve uygulandı.
Son yapılan düzenlemeyle ilgili açıklamaların yer aldığı 311 seri no.lu Genel Tebliğ’de benzer ama aynı olmayan bir tanım var. Yeni tebliğde taşıt giderleri “genel olarak taşıtların tamir, bakım, yakıt, sigorta ve benzeri cari giderler” olarak tanımlanmış. Fark tanıma sigorta giderlerinin eklenmiş olması. Yeni tebliğde yukarıdaki tanım yapıldıktan sonra verilen örneklerde köprü ve otoyol geçiş ücretleri, motorlu taşıtlar vergisi, otopark giderleri ve binek otomobilin iktisabına ilişkin kredi faiz giderleri de taşıt gideri olarak dikkate alınmış.
180 no.lu Tebliğ’deki tanıma bir itirazım yok. Ancak yeni tebliğdeki tanımda yer alan hem sigorta giderlerine hem de örneklerde yer alan ve yukarıda saydığım giderlere itirazım var. En azından bu giderlerin taşıt gideri olup olmadığının tartışmaya açık olduğunu söylemek isterim.
Taşıt gideri tanımıyla ilgili kanunda bir tanım yok. Tebliğlerde de ilkesel bir tanım yapılmamış, gider türleri sayılarak bir çerçeve çizilmiş. Ben taşıt gideri tanımını, taşıtların fonksiyonlarını yerine getirmek için yapılması gereken giderler olarak görüyorum. Yakıt gideri gibi, tamir bakım gideri gibi. Bu çerçevede örneğin sigorta gideri taşıt gideri gibi gelmiyor bana. Sigorta gideri, işletmenin varlıklarını korumak için yapılan bir gider. Bu çerçevede otomobilin fonksiyonunu yerine getirmesine dönük bir gider değil. İşletmeler sahip oldukları taşıt araçlarını, taşınmazlarını, stoklarını, diğer varlılarını korumak için sigorta yaptırabilirler. Taşınmazlar için ödenen sigorta primi taşınmaz gideri olmadığı gibi otomobil için ödenen prim de taşıt gideri değildir. Sigorta giderleri gibi finansman giderleri ve otoyol ve köprü ücretleri de bence taşıt gideri değil. Taşınmaz alımı için ödenen faiz genel gider sayılıyor da taşıt alımı için ödenen faiz neden genel gider değil de taşıt gideri sayılsın. Bütün bu giderler bence Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında olan genel gider niteliğinde giderdir ve bu nitelikleriyle herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaması gerekir.
Tartışmalı olduğunu söylediğim giderlerle ilgili Gelir İdaresi de net bir görüşe sahip değil gibi gözüküyor. İdarenin bu giderlerin taşıt gideri olduğuna ilişkin görüşleri de var, taşıt gideri değil genel gider olduğuna ilişkin görüşleri de var. Aşağıya konuyla ilgili birkaç örnek özet koydum. Bir kere daha hatırlatayım, genel giderler %70 sınırlamasına tabi değil, taşıt giderleri tabi.
Görüldüğü gibi 311 seri no.lu Genel Tebliğ’de taşıt gideri olarak sayılan bazı giderler daha önce taşıt gideri olarak değil, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin (1) no.lu bendi kapsamında genel gider olarak görülmüş. Bu bentte yer alan giderler de %70 kısıtlamasına tabi değil, sadece kira gideri maktu sınırlamaya tabi.
Ben kişisel olarak sigorta giderlerinin, otoyol, köprü ve tünel geçiş ücretlerinin, otopark ve oto yıkama giderlerinin ve faiz giderlerinin hiçbirinin taşıt gideri olduğu düşüncesinde değilim. Bu giderlerin 40/1. madde kapsamında genel giderler olduğunu ve tamamının gider yazılabileceğini düşünüyorum.
Personele işe gidip gelmek için tahsis edilen araçlarla ilgili giderler
Otomobil giderleriyle ilgili yeni gelen kısıtlamayla doğrudan bir ilgisi yok ama birlikte değerlendirilmesi gereken bir konu daha var.
Personelin işe gidip gelmeleri için işverenlerce yapılan harcamalar öteden beri ücret olarak görülüyor. Daha doğrusu Mali İdare böyle görüyor. Bu görüşü destekleyen, çalışanların toplu olarak işe gidip gelmeleri için veya toplu taşıma araçları kullanılarak işe gidip gelenlere verilen bilet ve benzeri uygulamalarda sağlanan menfaati ücret sayan ancak vergiden müstesna tutan düzenleme de var.
Bu makalede konunun teknik boyutunu, Mali İdare’nin uygulamasının doğru olup olmadığını tartışmak değil amacım. Mevcut düzenleme çerçevesinde durum ne olursa olsun, bu durumu değiştirmeyi ve işe gidiş geliş amacıyla çalışanlara tahsis edilen araçlar nedeniyle veya başka yollarla sağlandığı söylenen menfaati ücret olmaktan çıkartmayı önermek.
Özel sektörde işe gidip gelmeleri için yöneticilere tahsis edilen otomobiller nedeniyle çalışanlara sağlandığı kabul edilen menfaati ücret olarak vergileyen işletmelerin ne kadar yaygın olduğunu bilmiyorum. Ancak kamu kurumları ve kamusal nitelikli vergi mükelleflerinin yöneticilere işe gidip gelmek için tahsis ettikleri otomobiller nedeniyle sağlanan menfaatleri vergilediklerini hiç duymadım. Bence kamu kurumları ve kamusal nitelikli vergi mükellefleri doğrusunu yapıyorlar. Yöneticilere sağladıkları bir menfaat de yok denebilir. Çalışana uygun bir yolla işe gidip gelmelerini sağlamanın, uygun bir çalışma ortamı sağlamaktan çok da farkı yok.
Öte yandan, çalışanın işe ulaşımını kolaylaştırarak sağlanan menfaatin vergilemesine varıncaya kadar yapılması gereken çok düzenleme, üzerinde düşünülecek, çalışılacak çok konu var. Kayıt dışı istihdamın vergilemesi gibi.
Yeni düzenlemeye ihtiyaç var
Mevcut düzenlemenin bu haliyle modern bir vergi sisteminde bulunamayacağını, bu düzenlemenin uzun vadede taşınamayacağını, değiştirilmesinin de en başta Mali İdare tarafından isteneceğini tahmin ediyorum. Tamamen işte kullanılan bir otomobilin giderlerinin %30'unun vergi matrahının tespitinde dikkate alınamamasını hangi vergi hukukçusu savunabilir ki. Kişisel düşüncem, işletmeye ait otomobilin işletme dışında kullanılmasından kanunen kabul edilmeyen bir gider çıkmaz. Otomobil çalışanın özel işinde kullanılıyorsa giderin bir kısmı ücret, bir kısmı taşıt gideri olur. İşletme sahiplerinin veya ilişkili başka kişilerin özel işlerinde kullanılıyorsa da emsal kira bedeliyle ilgililere faturalanır. Bu şekilde olması gereken düzenlemenin uygulaması zor deniyorsa, başka düzenlemelerle desteklenir. Ancak bazı mükellefler işle ilgili olmayan giderleri gider yazıyor diye, vergiye gönüllü uyum sağlayan, vergisini doğru ödeyen diğer mükelleflerden olmayan kazancın vergisi istenmez.Benim önerim şu: Bu düzenleme mümkün olan en kısa zamanda değiştirilmeli;
Buna göre, iki il bir alt bölgeye geçerken, on il bir üst bölgeye geçmiş oluyor.
Bir veya iki alt bölge desteğinden yararlanacak ilçeler
Yeni Kararla 2012/3505 sayılı Karara 7 numaralı yeni bir tablo eklenmiş, tabloda sayılan ilçelerin alt bölge desteklerinden yararlanması öngörülmüş.
Düzenlemeye göre, Ek-7’de sayılan;
yararlanabilecek.
Düzenlemeyle ayrıca yeni değişiklik kapsamında gerçekleştirilecek yatırımların sigorta primi desteği ve gelir vergisi stopajı desteğinden yararlanmaması öngörülmüş.
İmalât sanayiine yönelik iyileştirilmiş teşviklerin uygulama süresi
29 Aralık 2019 tarih ve 1950 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, imalat sanayiine yönelik olarak düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında yapılan yatırım harcamaları için, bina-inşaat harcamalarında KDV iadesi uygulamasının 2019 sonu itibariyle bitecek süresi 2021 sonuna kadar uzatılmıştı.
Yeni Kararla 1950 sayılı Kararla yapılan düzenleme 2012/3305 sayılı Karara taşındı.
Stratejik yatırımlar kapsamında değişiklik
Yeni Kararla;
Öncelikli yatırım konularında değişiklikler
öncelikli yatırım konuları arasına alınmış.
Kararla ayrıca, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının vereceği proje onayına istinaden, yıllık asgari 500 ton eşdeğer petrol (TEP) enerji tüketimi olan mevcut imalat sanayi tesislerinde gerçekleştirilecek, enerji verimliliğine yönelik yatırımlardan mevcut durumuna göre en az %20 istenilen enerji tasarrufu oranı %15’ düşürülmüş; yine bu yatırımlardan beklenilen sağlanacak enerji tasarrufu ile yatırımın geri dönüş süresi 5 yıl ve daha az olması zorunluluğu kaldırılmış.
Faiz veya kâr payı desteği
2846 sayılı Kararla;
Orta-yüksek teknolojili yatırım konularında değişiklik
2846 sayılı Kararla, Kararın EK-6 sayılı “4. Bölge Desteklerinden Faydalanabilecek Orta-Yüksek Teknolojili Yatırım Konuları” başlıklı tablosu değiştirilerek;
4. Bölge desteklerinden yararlanabilecek yatırım konuları kapsamına alınmış.
Teşvik edilmeyecek veya teşviki belirli şartlara bağlı yatırım konuları
2846 sayılı Kararla, Kararın EK-4 sayılı “TEŞVİK EDİLMEYECEK VEYA TEŞVİKİ BELİRLİ ŞARTLARA BAĞLI YATIRIM KONULARI” başlıklı tablosu değiştirilerek;
teşvik edilmeyecek yatırım konularına eklenmiş.
Kararla ayrıca, spor tesisi yatırımlarında aranan asgari sabit yatırım tutarı 10 milyon liradan 15 milyon liraya çıkartılmış.