Bu yıl gerçekleştirilen 27. Küresel CEO Araştırması, şirketlerin büyük bir çoğunluğunun köklü değişiklik için en azından bazı küçük adımları attığını gösteriyor. CEO’lar, şirketlerinin iş modellerinde anlamlı değişiklikler yapmak için çaba gösteriyorlar; ancak yine de, şirketlerinin uzun vadede ayakta kalıp kalamayacağı konusunda giderek daha fazla endişeleniyorlar. Bu yılki araştırmaya katılan 4.702 CEO, küresel ekonomik büyüme konusunda geçtiğimiz yıla göre daha iyimser; ancak yine de CEO'ların yaklaşık %45'i şirketlerinin mevcut gidişatlarına devam etmesi halinde, önümüzdeki 10 yılda ekonomik olarak varlığını sürdüremeyeceğini düşünüyor.
Risk çok büyük, sonuçları da çok ağır. CEO’lar ise değişimin aciliyetinin ve hem paydaşları hem de toplum için sürdürülebilir çıktılar sunmaları gerektiğinin farkındalar. Bu zorluğu ve organizasyondaki anlamlı bir dönüşümle ilişkili fırsatları açıklayabilmek için bu yılki araştırmamızı üç ana başlık altında, dokuz bölüm olarak gerçekleştirdik.
Teknolojik ilerlemeler, iklim değişikliği ve hızlanan diğer küresel mega trendler CEO’ların adaptasyon gücünü zorlamaya devam ediyor. PwC'nin her sene gerçekleştirdiği 27. Küresel CEO Araştırmasına katılanların %97’si son beş yılda değer yaratma, sunma ve yakalama şekillerini değiştirmek için en azından bazı adımları attıklarını belirtiyor. Yine son beş yılda CEO’ların %76’sı, şirketlerinin iş modeline büyük veya çok büyük etkisi olan en az bir aksiyonu aldıklarını belirtiyor. Bu bulgu, CEO’ların endişelerinin artığını gösteriyor. Araştırmaya katılanların %45’i şirketlerinin mevcut gidişatla önümüzdeki on yılda ayakta kalıp kalmayacağından emin değil; oysa bu oran bundan 12 ay önce %39’du. Küresel CEO’lar ve Türkiye’deki CEO’lar arasında önemli bir iyimserlik farkı var; küresel CEO’lar mevcut durumda devam ederse ekonomik olarak varlıklarını on yıldan daha fazla sürdüremeyecekleri konusunda geçen seneye kıyasla daha kötümser.
Türkiye’deki CEO’ların %29’u mevcut gidişat devam ederse şirketlerinin 10 yıldan az ekonomik olarak varlığını sürdürebileceğine inanırken, bu oran geçen sene %34’tü.
Dönüşüm ihtiyacının artacağına dair diğer bir gösterge de CEO’ların, iş modellerini değiştirmesine yol açacak faktörlerden kaynaklanan baskının, önümüzdeki üç yıl içinde kayda değer şekilde artacağını beklemesi. Örneğin, CEO’lar teknoloji, müşteri tercihleri ve iklim ile ilgili değişikliklerin, son beş yıla kıyasla, değer yaratma, sunma ve yakalama şekillerine çok daha fazla etki etmesini bekliyorlar. CEO’lar önümüzdeki üç yıla ilişkin beklentilerini sıralarken, yalnızca tedarik zincirindeki dengesizliğin etkisinin azaldığı görülüyor.
Türkiye’deki CEO’lar için hâlâ en önemli risk enflasyon (%56) olarak görülüyor. Geçtiğimiz sene enflasyondan “yüksek ölçüde ve oldukça yüksek ölçüde” etkileneceğini düşünen Türkiye’den CEO’ların oranı %74’tü. Türkiye’deki güncel ekonomik gelişmelerle uyumlu olarak, ikinci sıradaki risk faktörü makroekonomik çalkantılar (%44) olarak karşımıza çıkıyor (küresel CEO’lar %24). Oranlar geçtiğimiz yılın beklentilerine göre oldukça iyimser olsa da risk sıralamasında üst sıralarda kalmaya devam ediyor.
Türkiye’deki CEO’lar için sağlık riskleri halen endişe verici olsa da, CEO’ların %40’ı sağlık risklerinden düşük seviyelerde etkileneceklerini düşünüyorlar, küresel CEO’lar için bu oran %27. Türkiye’deki CEO’lar, küresel CEO’lara kıyasla, jeopolitik çatışmalardan (%27) daha çok etkileneceklerine inanıyorlar.
CEO’lara dönüşüm için baskı yapan mega trendler arasında, diğerlerinin tümünün etkisini de katlayarak artırabilecek iki mega trend yer alıyor. Bunlardan ilki iklim değişikliği. Bu konuda CEO’lar iklimle ilgili koydukları hedeflerin bazılarını tutturduklarını, bazılarını ise tutturamadıklarını söylüyorlar. CEO’ların yaklaşık üçte ikisi, enerji verimini artırmak için çalışmalara başladıklarını; %10’u bu çalışmaları tamamladıklarını; yaklaşık yarısı da iklim dostu ürün ve hizmetler geliştirmek için planlar yaptıklarını söylüyor. Batı Avrupa’daki CEO’ların enerji verimliliği yüksek ve iklim dostu inovasyonlarla ilgili girişimlerde bulunma oranı daha yüksek. Tüm dünyadan CEO’lar, iklim dostu yatırımlardan daha düşük getiri elde etmeyi kabul ediyorlar.
Bu yılki araştırmaya katılan CEO’lar, üretken yapay zekânın hem benimsenme hızının, hem de dönüşüm yaratma potansiyelinin çok yüksek olduğunu belirtiyorlar. Örneğin, CEO’ların neredeyse yarısı, önümüzdeki yıl üretken yapay zekânın, paydaşları arasında güven inşa etme kabiliyetlerini artırmasını, yaklaşık %60’ı ise ürün veya hizmet kalitesini iyileştirmesini bekliyor. Her 10 katılımcıdan neredeyse 7’si ise önümüzdeki üç yılda üretken yapay zekânın rekabeti artıracağını, iş modellerinde değişikliklere neden olacağını ve iş gücünde yeni beceri ihtiyacı doğuracağını düşünüyor. Görünüşe göre, şimdiye kadar yaşananlar bu beklentileri destekliyor. Üretken yapay zekâyı şirketlerinde kullanmaya başladıklarını söyleyen CEO’lar, yani katılımcıların yaklaşık üçte biri, hem önümüzdeki 12 ayda hem de önümüzdeki üç yılda yapay zekânın dönüşüm potansiyeline sahip olduğunu belirtiyorlar. Hem Türkiye’deki hem de dünyadaki CEO’ların %60’ından fazlası gelecek 12 ayda üretken yapay zekânın, çalışanların şirketteki verimliliklerini artıracağını düşünürken, %50’den fazlası kendi verimliliklerini artıracağına inanıyor.
Bu yılki araştırmaya katılan CEO’lar, üretken yapay zekânın hem benimsenme hızının, hem de dönüşüm yaratma potansiyelinin çok yüksek olduğunu belirtiyorlar. Türkiye’deki ve dünyadaki CEO’ların %69’u gelecek üç yıl içerisinde üretken yapay zekâya uyum sağlamak için şirket çalışanlarının yeteneklerini geliştirmesi gerekeceğine inanıyor.
Türkiye’deki CEO’ların %31’i geçtiğimiz 12 ayda üretken yapay zekâyı benimsediğini söylerken, %48’i benimsemediğini belirtiyor. Geçtiğimiz 12 ayda, şirketlerinin teknolojik stratejisini üretken yapay zekânın potansiyel yararları sebebiyle değiştirdiğini söyleyen CEO’ların oranı %37 (küresel CEO’lar da bu oran %31).
Üretken yapay zekânın yayılma hızı artarken, bu alandaki birçok uzman da bu teknolojinin kapsama alanı genişledikçe artabilecek istenmeyen sonuçlarıyla ilgili endişelerini dile getiriyor. Araştırmamıza katılan CEO’lar da aynı yöndeki hissiyatlarını ortaya koydular. Örneğin, üretken yapay zekâyla ilgili, CEO’ların en büyük endişesi siber güvenlik riskleri olmaya devam etti; CEO’ların yarısından fazlası, bu teknolojinin şirketlerindeki dezenformasyonu artıracağını düşünüyor. CEO’ların üçte biri de üretken yapay zekânın önümüzdeki 12 ayda belirli müşteri ve çalışan gruplarına karşı önyargıları artıracağını düşünüyor. CEO’ların yine neredeyse üçte biri ise bu görüşe katılmıyor; üretken yapay zekânın organizasyonlardaki rolünün kapsamı ve karmaşıklığı artıkça, önyargının da daha dikkat çeken bir alan olacağını söylüyorlar. Şirketlerinde üretken yapay zekâyı geniş çapta kullanan CEO’lardan aldığımız cevaplara göre, üretken yapay zekâya alışmak, ilginç bir şekilde bu risklerle ilgili endişeleri azaltmıyor. Türkiye’deki CEO’ların da yapay zekâya dair en büyük endişelerini siber güvenlik riskleri (%63) oluşturuyor, bunu %44 ile yanlış bilginin yayılması takip ediyor. Bu iki endişe, küresel CEO’ların endişeleriyle ortak.
CEO’lara büyük ölçekli kurumsal dönüşüm çalışmaları yaparken sık karşılaştıkları engelleri sorduk. Aldığımız cevaplara göre, birçok engel sektöre özgü. Örneğin, altyapıya ilişkin zorluklar, enerji; elektrik ve altyapı ile taşımacılık ve lojistik sektörlerinde dönüşümü, orta veya büyük ölçüde etkiliyor. Bu sektörlerde altyapı zorluklarının dönüşümü engelleme oranı, enerji sektöründe %61, elektrik ve altyapı sektöründe %58, taşımacılık ve lojistik sektöründe ise %56 iken küresel ortalama %37. Ayrıca, araştırma, şirketlerinin uzun vadede ayakta kalabilmesinden endişeli olan CEO’ların, dönüşüm engelleriyle ilgili farkındalık seviyelerinin de daha yüksek olduğunu gösterdi. Yine de bazı engellerin ne kadar büyük etkisi olduğunu anlayabilen CEO’ların çok az olması şaşırtıcı bir durum. Örneğin, CEO’ların yalnızca %25’i yönetim kurulu desteğinin olmamasını, dönüşüm çalışmalarının önünde orta ölçekli bir engel olarak tanımlarken, CEO’ların %30’u iç paydaşların desteğinin olmamasını bu şekilde tanımladı. Türkiye’deki CEO’lar için de yönetim kurulu desteğinin olmaması karbonsuzlaşmanın önünde bir engel değil.
Gerçek ilerleme, liderlerin ve şirketlerin değer yaratma, sunma ve yakalama şekillerini değiştirmek için anlamlı adımlar atmalarıyla gelecek. Bu yılki araştırmanın verileri analiz edildiğinde, şirketlerin raporladığı kâr marjlarıyla; teknoloji geliştirme ve uygulama, yeni fiyatlandırma modelleri ve stratejik ortaklıklar gibi katılımcıların iş modeline büyük veya çok büyük etkisi olan organizasyon adımları arasında pozitif korelasyon olduğu görüldü. Bu durum hem bireysel dönüşüm adımları hem de oluşturduğumuz birleşik dönüşüm endeksi için geçerliydi. Verilere göre, iş modellerine çok büyük etkisi olan aksiyonların getirileri, kısıtlı etkiye sahip aksiyonların getirilerinden yüzde 3 ila 5 daha yüksek.
CEO’lar önceliklerini belirlerken; birçoğu, iklim değişikliğini, risklerin yanında belirgin fırsatlar da içeren ve sektöre dönüşüm getiren bir faktör olarak görüyor. CEO’ların yaklaşık üçte biri, iklim değişikliğinin önümüzdeki üç yılda değer yaratma, sunma ve yakalama şekillerini değiştirmesini beklediklerini belirtiyor; bu oran, geçtiğimiz beş yıl için CEO’ların dörtte birinden daha azdı. Bu, CEO’ların %41’inin neden iklim dostu yatırımlar için diğer yatırımlara göre daha düşük getiri hedefi koyduğunu da açıklıyor; bu CEO’ların yarısından fazlası ise kimya sektöründen. Coğrafi olarak, iklim dostu yatırımlar için daha düşük getiri hedefi koyan CEO’ların oranı, Asya Pasifik bölgesinde daha yüksek; yine de bu CEO’lar arasında iklim değişikliği riskine fazla ya da aşırı fazla maruz kaldıklarını düşünenlerin oranı, diğer bölgelerden yüksek değil.
Şirketlerinin varlığını sürdürebilmeleri konusunda kendilerine daha az güvenen CEO’lar, karşılaştıkları tehditler konusunda daha bilinçliler. Bunun sebebi, şirkete, sektöre ve coğrafyaya bağlı olarak, şirketlerin bu tehditlere daha açık olmaları veya riskler arasındaki bağlantıyı farklı şekilde algılamaları olabilir. PwC’nin Küresel İç Denetim Çalışmasında, bir şirketin risk, uyum ve iç denetim ekiplerinin, bu tür tehditleri fark etmek için ‘erken uyarı’ ve ‘risk öngörü’ antenlerini nasıl etkin şekilde açabileceklerinin altı çiziliyor.
Bu yılki araştırmanın tüm sonuçları; CEO’lar arasında, kritik stratejik dönüm noktalarından geçtikleri, durumun aciliyeti ve aksiyona karşı önyargı konusunda bir farkındalık olduğunu gösteriyor.
CEO’ların hissettikleri aciliyeti diğerlerine de iletmek için plan yapmaları gerekiyor; böylelikle, herkes durumun önemini anlayabilir ve çözüm için payına düşen görevi üstlenebilir. Mevcut işlerinde usta olan çalışanlar, gelecekte üstlenecekleri işte belki bu kadar iyi olamayacaklarından endişe duyarak değişikliğe direnebilir. Bu yüzden, dönüşüm konusunda ciddi olan CEO’ların, endişeleri anlamanın, merakı ve öğrenmeye açıklığı ödüllendirmenin ve çalışanların değişime adapte olmasına yardım etmek için yöneticileri teşvik etmenin yollarını bulması gerekiyor.
Rapora ulaşmak için tıklayınız
Rapora ulaşmak için tıklayınız